21 Mayıs 2016 Cumartesi

GEL BARIŞALIM


  Gel, başparmağımla işaret parmağımı birleştirerek yaptığım halkayı aç. Gel, barışalım. Kreş yıllarımızdan beri bir arkadaşımızla küsünce üzülür, barışınca nasıl da sevinirdik. Barışık olmak hep huzurla, mutlulukla doldurur içimizi.
Sanki barıştan az konuşuyoruz. Olmayınca üzülüyor, varlığının kıymetini bilmiyoruz. Kim kiminle neden savaşmış öğreniyoruz. Bu savaşların ekonomik ve siyasi sonuçlarını da öğreniyoruz. Peki, barış durumlarını, nasıl çiçekler açtığını, el ele tutuşup şarkılar söylendiğini niye yazmıyor tarih kitapları?
     Geçen yaz Yunanistan’a gittim. Otellerinde kaldım, yemeklerinden yedim. Havuzlarında onlarla birlikte yarıştım. Çok eğlendim. Kurtuluş Savaşı’nda Yunanlılarla savaşmıştık. Dedim, iyi ki barışmışız.
     Birkaç yıl önce Bodrum’daydım. İngiliz, İtalyan, Fransız turistler vardı. Hepsi gülüyor, çok eğleniyorlardı. Birinci Dünya Savaşı’nda onlarla savaşmıştık. Dedim, iyi ki barışmışız.
     Çanakkale’ye giderken vapura bindim. Vapurda turistler vardı. Topla, tüfekle geçemedikleri Çanakkale Boğazı’nı, çay içip resim çekerek geçiyorlardı. Dedim, iyi ki barışmışız.

     Daha çok konuşmalıyız barıştan. Kitaplar daha çok anlatmalı barışı. Daha çok sevmeli, daha çok istemeliyiz barışık olmayı. Atamın da dediği gibi ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ olmalı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder